Mehmet Ali Birand (9 Aralık 1941, Beyoğlu - 17 Ocak 2013, Nişantaşı), baba tarafından Türk, anne tarafından Kürt kökenli gazeteci, yazar, köşe yazarı, haber sunucusu, televizyon yapımcısı. 1964 yılının Temmuz ayındaAbdi İpekçi'nin vasıtasıyla Milliyet gazetesinde mesleğe başladı. Bu dönem Brüksel'e yerleşerek burada yirmi yıl yaşadı ve 1985 yılında TRT 1'de 32. Gün adlı bir aylık haber programı yapmaya başladı. Program oldukça başarılı oldu ve Birand, bu programla birlikte tanındı. 1991'de Türkiye'ye dönerek gazeteciliğe ve program sunuculuğa farklı yayın organlarında devam etti. Ayrıca hakkında çeşitli davalar açıldı.
Mürvet ve İzzet Birand çiftinin oğlu olarak 9 Aralık 1941 gecesi Alman Hastanesi'nde dünyaya geldi. Birand'ın kökeni anne tarafından Elazığ'ın Palu ilçesine baba tarafından ise Karadeniz Ereğlisine dayanmaktadır ve anne tarafından Kürt kökenlidir.[3] Birand, iki yaşındayken babasını kalp krizi nedeniyle kaybetti. İlkokulu Erenköy Zihnipaşa'da tamamladı ve 1955'te Galatasaray Lisesi'nde okumaya başladı. Bu okula, Dışişleri Bakanlığında "küçük bir diplomat" olan dayısının maddi yardımlarıyla gitti.[1] Liseyi 1962'de bitirdi. İstanbul Üniversitesi Filoloji Fakültesi'nde Fransızca bölümüne girerek eğitimini sürdürdü fakat maddi sorunlardan dolayı devam edemedi.
Birand, üç yaşındayken sol bacağına kaynar su döküldü ve bu sebeple toplamda beş ameliyat geçirdi.[4] Milliyet'te çalışırken 1971 yılında, Milliyet gazetesinin kurucusu Ali Naci Karacan'ın oğlu Ercüment Karacan'ın üvey kızı Cemre Güngören ile evlendi.[5][6] Çift, evlendikten sonra Brüksel'e giderek burada yirmi yıl yaşadı. 1977 yılında Umur Ali adında bir oğlu oldu. Belçika vatandaşılığı da bulunan Birand ana dili olan Türkçe'ye ek olarak Fransızca ve İngilizce de bilmekteydi.
Mesleğe 1964 yılının Temmuz ayında Abdi İpekçi'nin vasıtasıyla Milliyet gazetesinde başladı. 1971'de evlendikten sonra 500 dolar maaşla Brüksel'de Milliyet için çalışmaya başladı ve burada yirmi yıl çalıştı.[1] 1974 Kıbrıs Harekatı'nın meydana gelmesiyle sürekli Washington, Atina, Strasbourg'a (Avrupa Konseyi için) gider oldu. Abdi İpekçi'den sonra kısa bir dönem Milliyet'in genel yayın yönetmenliğini yaptı.
1985 yılında TRT 1'de 32. Gün adlı bir aylık haber programını yapmaya başladı. Programda uluslararası ilişkileri ele aldı ve yabancı devlet adamlarını konuk etti. Birand, programı, Avrupa televizyonlarında gördüklerini örnek alarak ve izlediklerinden esinlenerek yaptı.[1] 32. Gün'ün beğenilmesiyle Birand, oldukça tanındı.[1] Can Dündar, Mithat Bereket, Çiğdem Anad, Ali Kırca, Deniz Arman, Cüneyt Özdemir, Rıdvan Akar, Musa Çözen, Talip Korkmaz, Sacit Baydar başta olmak üzere birçok muhabir, kameraman ve teknisyen program için çalıştı.
1986 yılında Sovyetler Birliği yetkililerini ve Milliyet'i ikna edip, Moskova'da da büro açtı. 1988'de Lübnan'ın Beka vadisindeki PKK kampında Abdullah Öcalan ile röportaj yaptı. Bu röportaj, Türkiye'de Öcalan ile yapılan ilk röportajdı ve Haziran 1988'de yayımlanması sonrası Milliyet gazetesi toplatıldı ve yayımlanması yasaklandı.[1] Daha sonraki yıllarda çeşitli belgeseller çekti.
1991 yılının Haziran ayında Birand, ailesiyle birlikte Türkiye'ye geri döndü. İstanbul'a yerleştikten sonra Milliyet'ten Sabah'a geçti ve 32. Gün programını TRT'den Show TV'ye taşıdı. Fakat 28 Şubat sonrası Sabah'tan kovuldu ve Show TV'deki programı da durduruldu. 1997'de Aydın Doğan, kendisine CNN Türk'ün kuruluşunda görev verdi ve bu dönem, Posta gazetesinde yazmaya başladı. CNN Türk'te Manşet adlı günlük siyasi bir talk show yaptı. 2005'te Kanal D Ana Haber Bülteni'nin Genel Yayın Yönetmeni ve bültenin anchor'u oldu. Ocak 2009 hem CNN Türk'ü, hem de Kanal D'nin Genel Yayın Yönetmenliğini üstlendi.
"Basın mensupları içinde de örgütün parayla yazdırdığı ya da konuşturduğu çok ünlü kişiler bulunmaktadır. Bazılarını da parayla satın alabileceğini düşünür. Bunlara örgütte eyyamcılar denir. Bunun yanında Ülkede Gündem, Özgürleşen Yurtsever Gençlik, Evrensel, Özgür Halk, Demokrasi, Emek gibi basın organları da örgütün finanse ettiği kuruluşlardır. Doğu Perinçek ve Mehmet Ali Birand'ın Öcalanile görüşmesi ona Türk basınında kapıların açılmasına neden olmuştur. Öcalan bana, para karşılığında konuşan ya da yazanlar arasında Mahir Kaynak, Mahir Sayın, Cengiz Çandar, Mehmet Ali Birand ve Yalçın Küçük'ün isimlerini söyledi."
1998'de yakalanan PKK'nın üst düzey yöneticilerinden Şemdin Sakık'ın soruşturma zabtına, yalan ifadeler eklenerek basına sızdırılmasıyla andıç olayı ortaya çıktı. Çevik Bir ve Erol Özkasnak'ın gönderdiği sahte belgeye göre Sakık ifadesinde bazı gazetecilerin ve sivil toplum kuruluşlarının "para karşılığı PKK’ya destek verdikleri" iddia etmişti. Bu gazeteciler arasında Birand'ın adı da geçti. Birand, bu konu hakkında hazırladığı Son Darbe: 28 Şubat adlı belgeselindeki anlatımına göre, 24 Nisan günü dönemin Genelkurmay 2. Başkanı Çevik Bir, "andıç" denilen belgeyi imzaladı. Amaç, Şemdin Sakık'ın ifadeleri ile "can sıkan" gazeteci, siyasetçi, iş adamlarını yıpratmaktı. Belgeselde anlatılan sürece göre söz konusu kişiler önce yıpratılacak ardından haklarında dava açılacaktı.[9] Belgeselde anlatılanlara göre yıpratılmak istenen kişi ve kurumların isimleri Sakık'ın ifadesine eklendi. Planın bir sonraki aşamasında Hürriyet ve Sabah gibi gazetelerde "şok ifadeler" başlığında verilenSakık'ın ifadelerinde içinde Birand'ın da yer aldığı bazı gazeteciler hedef tahtasına konuldu. Bu olayla birlikte Birand, Sabah'tan atıldı ve 32. Gün programı Show TV'de askıya alındı.[10] Bu manşetlerden bir süre sonra, Sakık mahkeme karşısına çıkarıldı ve gazetelerde kendisine atfen çıkan "itirafları" reddetti; hiçbir zaman bu yönde itiraflarda bulunmamıştı.[11] Konuya açıklık getiren ilk bilgiler Sabahgazetesi köşe yazarlarından Can Ataklı'dan geldi. Ataklı, Öküz dergisine verdiği uzun röportajda, 28 Şubat sürecinde Sabah'ın ve öbür büyük gazetelerin verdiği "haberlerin yüzde doksanının yalan" olduğunu söyledi ve "Dönemin çok güçlü bir generali, bu haberlerin konulmaması durumunda gazeteyi batırma tehdidinde bulunmuştu." cümlelerini sarfetti.[11] 21 Ekim 2000 tarihinde Yeni Şafak gazetesi yazarı ve Fazilet Partisi (FP) milletvekili Nazlı Ilıcak, "Çevik Bir'in güçlü eylem planı" adlı bir köşe yazısı yazdı.[12] Yazısında, Çevik Bir'in Şemdin Sakık'ın ifadesinden istifade ederek, Cengiz Çandar ve Mehmet Ali Birand gibi gazetecilerin yıpratılması talimatını verdiği; hatta icab ederse, aynı pakete, Yavuz Gökmen, Altan kardeşler vs. de konulmasını tavsiyesini verdiğini yazdı.[12] 1 Kasım 2000'de Ilıcak bu kez milletvekili sıfatıyla bir basın toplantısı düzenledi ve elindeki belgenin fotokopisini basın mensuplarına dağıttı.[11] Aynı gün akşam saatlerinde Genelkurmay'dan yapılan açıklamada, böyle bir belgenin hazırlandığı kabul edildi ama uygulamaya konduğu reddedildi.[11]
"Rusya'nın bozkırlarından Arabistan'ın çöllerine kadar gitmediğimiz yer kalmadı. Faturanın işlemediği hatta bilinmediği yerlerde resmi muamelenin aradığı usule uygun şekilde nasıl belge bulabilirdik? Dönemin bazı güvenlik kuvvet temsilcilerinin adalet mekanizması üstündeki "ikna yeteneklerini" kullanmaları, medyada bizi seven(!) bazı yazarların desteği sayesinde 17. Asliye Ceza Mahkemesi hiç oralı olmadı ve kararını verdi. Beş yıl içinde kuruma verdiğimiz 4400 belgeden (2 milyar 600 milyonluk harcama) TRT'nin usulsüz diye iddia ettiği 440 tanesinden gerekene uymayan altısını (64 milyon TL-9.573 dolar) suç niteliğinde buldu ve yasadaki en düşük cezayı 11 aylık hapis cezasını, 3.5 milyon Türk Lirasına çevirip tecil etti. Böylece Azerbaycan, Tacikistan ve Irak çöllerindeki çekimler için aldığımız ancak, usule uygun bulunmayan 64 milyon TL'lik 6 fatura yüzünden suçlu bulunduk."
TRT için 32. Gün programını hazırladığı dönemde sahtecilik ve dolandırıcılık iddiası ile hakkında açılan kamu davasından yargılandı ve hüküm giydi. Olayı ortaya çıkaran TRT Teftiş Kurulu raporunda Birand'ın kurumu uğrattığı zarar: 2 milyon Belçika Frangı, 4 milyon 650 bin İtalyan Lireti, 104.100 Fransız Frangı, 34.600 ABD Doları, 28.400 İngiliz Sterlini, 35.360 Avusturya Şilini, 1.558 Alman Markı, 310 İsviçre Frangı olarak belirlenmiştir.[7][14] Ankara 17. Asliye Ceza Mahkemesi'nin Esas 1994/1315 sayılı kararıyla TRT`yi dolandırmaktan 11 ay 20 gün hapis cezası almıştır.[3] Cezası Yargıtay tarafından da onanan Birand, TRT'nin zararını geri ödemiş ve aldığı hapis cezası paraya çevirilmiştir. Hakkında aynı suçtan açılan ikinci bir davada, mahkemece suçu sabit görülmekle birlikte zaman aşımı nedeniyle dava düşmüştür.
Bir süre önce pankreas kanserine yakalanan Mehmet Ali Birand, hastalığı ile ilgili bir seri ameliyat geçirmiş ve kemoterapi görmüştü.[2] Tedavisinin bir parçası olarak safra kesesindeki stentlerin değiştirilmesi için gittiği İstanbul Amerikan Hastanesi'nde yapılan ameliyat sonrasında 17 Ocak 2013 tarihinde yoğun bakımda hayatını yitirmiştir. Sabah saatlerinde medya tarafından verilen ölüm haberi, oğlu ve tedavi gördüğü hastane tarafından yalanlanmış ve Birand'ın yoğun bakım altında olduğu açıklanmıştır.[15] Ancak oğlu Umur Birand saat 19.00'a doğru yaptığı basın açıklaması ile Birand'ın, 18.29 sıralarında vefat ettiğini açıklamıştır.[16][17] Birand'ın cenazesi, 19 Ocak 2013'te Doğan TV Center'da yapılan törenin ardından Teşvikiye Camisi'ne getirildi ve burada yapılan cenaze töreninden sonra Anadolu Hisarı'ndaki aile kabristanında toprağa verildi.[18][19]
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, ölümü sonrası Birand için "[...] renkli kişiliği, kendine has üslubu, cesareti, bilgisi, tecrübesi, başarılı meslek kariyeri, yetiştirdiği değerli gazeteciler ve Türkiye'nin önemli meseleleri konusunda açık sözlülükle savunduğu fikirleriyle; sevilen, sayılan, yeri doldurulamayacak bir gazeteci ve haberciydi." ifadelerini kullandı.[20] Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Birand'ın geriye bıraktığı eserleriyle daima seçkin ve saygın bir gazeteci olarak hatırlanacağını söyledi.[21] CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, " Halkın doğru haber alma ve gerçekleri öğrenme hakkı çabasıyla, hayaliyle dünyamızdan ayrılan Mehmet Ali Birand’ın hayalinin birgün gerçekleşmesi dileğiyle..." sözlerini kullandı.[22] MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, Birand için "[...] gelişen olaylar karşısında, bu olaylara farklı bakan görüşleri de halka iletmeyi görev edinen ama kendi yorumunu da hür bir şekilde yapan bir gazeteciydi." ifadelerini kullandı.[22] BDP Muş Milletvekili Sırrı Sakık, Birand'ın Türkiye'nin ezberini ilk bozan gazeteci olduğunu belirtti.[22]
Doğan Holding Onursal Başkanı Aydın Doğan, Kanal D Haber Bülteni'ne canlı bağlanarak Birand'ın ölümüyle ilgili "Bana göre Türk basını büyük bir haberciyi kaybetti. Hem basın hem televizyon dünyası.. Yeni yetişenler hep Mehmet Ali Birand'ı habercilikte, başarıda örnek alacaklar." dedi.[23] Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Güler Sabancı, Birand'ın ölümü sonrası "Türkiye gerçek bir tarafsız düşünce insanını, Türk medyası kendi başına bir ekol yaratmış duayen bir gazeteciyi kaybetti." sözlerini dile getirdi.[22]
İstanbul'un Beykoz ilçesinde Belediye meclisi kararıyla Kavacık, Anadolu Hisarı ve Kanlıca'da yer alan Çiftlik Caddesi'nin adı "Mehmet Ali Birand Caddesi" olarak değiştirilmiştir.